EK SAYFA – 1294-3
9- GANİMETLER SAVAŞA KATILANLARA DAĞITILIR
حدثنا
صدقة: أخبرنا
عبد الرحمن،
عن مالك، عن زيد
بن أسلم، عن
أبيه قال: قال
عمر رضي الله
عنه: لولا
آخر
المسلمين، ما
فتحت قرية إلا
قسمتها بين
أهلها، كما
قسم النبي صلى
الله عليه
وسلم خيبر.
[-3125-] Hz. Ömer şöyle demiştir: "Sonraki Müslüman
nesilleri düşünmeseydim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Hayber'i paylaştırdığı gibi ben de fethettiğim her yeri
savaşçılara anında paylaştırırdım."
AÇIKLAMA: İmam Buhariinin
kullandığı bu konu başlığı Abdürrezzaklın sahih bir senedie Tarık İbn Şihab yoluyla naklettiği bir rivayetten alınmıştır:
"Hz. Ömer, Ammar’a mektupla bir talimat
göndererek ganimetler savaşa katılanlara dağıtılır demiştL"
Abdullah İbn Ebu Kays yoluyla nakledilen rivayet ise şöyledir: "Hz.
Ömer fethedilen toprakları dağıtmak istiyordu. Muaz
ona şöyle dedi: "Eğer bu toprakları savaşçılara dağıtacak olursan bu
insanların eline çok büyük bir servet vermiş olursun. Böylece söz konusu mallar
tek bir kişinin veya kadının tasarrufuna ve tekeline geçer: Daha sonra bazı
Müslümanlar gelir ve bir takım ihtiyaçları olur. Fakat bu ihtiyaçlarını
giderebilmek için hiç bir gelir kaynağı bulamazlar. Bu yüzden hem şimdikilerin
hem de sonradan gelecek olanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek ortak bir
çözüm üzerinde düşünmelisin." Hz. Ömer bunun üzerine fethedilen
toprakların paylaştırılması işlemini geciktirmeyi düşündü ve geliri savaşçılar
ile savaşçılardan sonra gelecek nesillere harcanmak üzere bu toprakları haraç
sistemi ile işletilmesine karar vedi." Bu
topraklar dışında kalan ganimetler ise savaşçılara dağıtıldı. Alimlerin çoğunluğunun görüşü bu doğrultudadır.
Ebu Hanife şöyle demiştir: "Bir destek birliği İslam ordusuna
yardım etmek üzere İslam ülkesinden ayrılıp yola koyulur ve düşman ülkesi
fethedildikten sonra orduya yetişirse ganimete ortak olur." O bu görüşü
arz ederken şu delillere dayanmıştır: 1. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Cafer
ile birlikte Hayber'e gelen Eş’arilere
ganimetten pay vermiştir. 2. Hz. Nebi (s.a.v.) bazen savaşa katılmayanlara
ganimetten pay vermiştir. Nitekim Hz. Osman Bedir savaşına katılmadığı halde
Resul-i Ekrem (s.a.v.) ona pay vermiştir.
Eş'arller ile ilgili rivayet ve Ebu Hanife’nin
görüşüne verilen cevap Hayber savaşının anlatıldığı
bölümde ele alınacaktır. Hz. Nebi'in sallallahu aleyhi ve sellem bazen
savaşa katılmayanlara ganimetten pay vermesi konusuyla ilgili olarak alimlerin çoğunluğunun verdiği cevaplar şöyledir:
1. Böyle bir yetki sadece Resulullah'a
(s.a.v.) hastır, başkalarının böyle bir dağıtım yetkisi yoktur.
2. Bu uygulama ganimetin tamamını paylaştırma yetkisinin tümüyle
Nebi s.a.v.'e ait olduğu dönemle ilgilidir. Zira önce inen ayet ganimetin
tamamının Resulullah'a (s.a.v.) ait olduğunu
göstermektedir: "Sana savaş ganimetleri soruyorlar. De ki: Ganimetler
Allah'a ve Nebie aittir. "[Enfal,1]
Halbuki daha sonra ganimetin beşte birinin O'na sallallahu aleyhi ve sellem ait
olduğu bildirilmiştir: "Bilin ki, ganimet olarak aldığınız malların beşte
biri Allah'a, Resulü'ne, onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolcuya
aittir"[Enfal, 41] Bu ayet gereğince ganimetin
beşte dördü savaşçılara ait olmuştur.
3. Hz. Nebi'in sallallahu
aleyhi ve sellem bu uygulamayı ganimetIerin
beşte birinin kendisine ait olduğunu ifade eden ayetten sonra yapmış olması da
mümkündür. Buna göre söz konusu kişilere verdiği şeyler bu beşte birlik paydan
olabilir. Zaten İmam Buhari de ileride görüleceği
gibi bu üçüncü yoruma meyletmiştir.
4. Ordunun yararına olan bir takım hizmetleri görmek ve onların
ihtiyaçlarını karşılamak üzere veya devlet başkanının izniyle geri kalanlar ile
diğerlerinin birbirinden ayrılması gerekir. Buna göre ilk grupta yer alanlara
ganimetten pay verilir. İmam Malik'ten nakledilen meşhur görüş de budur.
İbn Battal şöyle demiştir: "Resulullah
sallallahu aleyhi ve sellem
sadece Hayber savaşında bu savaşakatılmayanlara
ganimetten pay vermiştir. Bu ise istisnaı bir
hükümdür. Dolayısıyla böyle bir istisnaı hükmü asıl
kabul ederek buna kıyasla yeni hükümler verilemez. Çünkü burada Resulullah sallallahu aleyhi ve
selle m gemiyle yolculuk yaparak Habeşistan'dan geri dönen ve çok büyük bir
sıkıntı içinde olan sahabılere pay dağıtmıştır. Zaten
bu yüzden Muhacirler ilk geldikleri zaman Ensar
tarafından yapılan harcamaların bedeli Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem
tarafından Ensara geri verilmiştir."
10- GANİMET İÇİN SAVAŞAN KİMSENİN MÜKAFATI
(ECRİ) AZALIR MI?
حدثنا
محمد بن بشار:
حدثنا غندر:
حدثنا شعبة، عن
عمرو قال:
سمعت أبا وائل
قال: حدثنا
أبو موسى
الأشعري رضي
الله عنه قال: قال
أعرابي للنبي
صلى الله عليه
وسلم: الرجل يقاتل
للمغنم،
والرجل يقاتل
ليذكر، ويقاتل
ليرى مكانه،
من في سبيل
الله؟ فقال:
(من قاتل،
لتكون كلمة
الله هي
العليا، فهو
في سبيل الله).
[-3126-] Ebu Musa el-Eş'ari r.a.'in naklettiğine göre bir bedevı
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
gelerek: "Bir adam ganimet elde etmek için, diğeri nam salmak için, bir
başkası da ne kadar cesur olduğunu göstermek için savaşıyor. Bunlardan hangisi
Allah Teala yolundadır?" diye sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle cevap verdi: "Kim Allah'ın sözü (.....) en üstün olsun diye savaşıyorsa o Allah
yolundadır."
AÇIKLAMA: İbnü'l-Müneyyir şöyle der: "İmam Buhari
kullandığı bu başlık ile şunu kasdetmiştir: Bir kimse
Allah'ın sözünün en yüce olması amacı yanında ganimet de elde etme arzusuyla
savaşa girmiş olması onun mükafat elde etmesine engel
teşkil etmez ve sevabının azalmasına yol açmaz. Çünkü herhangi bir hükmün
sebebi hükmün sadece o sebebe hasredildiğini göstermez. Zaten bu yüzden tek bir
hükmün birden fazla sebebi olabilmektedir. Savaşa katılırken ganimet elde etme
düşüncesinin bulunması Allah'ın sözünün en üstün olması düşüncesi ile çelişen
bir durum olsaydı Resul-i Ekrem (s.a.v.) genel bir cevap vermez ve mesela şöyle
derdi: "Ganimet için savaşa katılan kişi Allah yolunda savaşmış
olmaz." .
Ancak İbnü'l-Müneyyir'in
bu başlıktan yola çıkarak İmam Buhari'nin görüşlerini
bu şekilde değerlendirmesi uzak bir yorumdur. Bana kalırsa Kitabü'l-cihad'ın baş taraflarında da açıkladığımız gibi sevabın
azalması göreceli / nisbı bir durumdur. Buna göre
sadece Allah'ın kelimesi (Allah'ın dini ve Kitabı) üstün olsun diye savaşanın
elde edeceği sevap ile böyle bir gayeye başka amaçlar (ganimet elde etmek,
adının anılmasını isternek vs.) da ekleyenlerin
kazanacağı sevap aynı olmaz.
11. DEVLET BAŞKANININ DÜŞMAN ÜLKELERDEN KENDİSİNE GETİRİLEN
HEDİYELERİ DAĞITMASI VE DAĞITIMA KATILMAYANLARA VEYA O SIRADA ŞEHİR DIŞINDA
BULUNANLARA PAY AYIRMASI
حدثنا
عبد الله بن
عبد الوهاب:
حدثنا حماد بن
زيد، عن أيوب،
عن عبد الله
بن أبي مليكة: أن
النبي صلى
الله عليه
وسلم أهديت له
أقبية من ديباج،
مزررة
بالذهب،
فقسمها في ناس
من أصحابه،
وعزل منها
واحدا لمخرمة
بن نوفل، فجاء
ومعه ابنه
المسور بن
مخرمة، فقام
على الباب
فقال: ادعه
لي، فسمع
النبي صلى
الله عليه
وسلم صوته، فأخذ
قباء فتلقاه
به، واستقبله
بأزراره، فقال:
(يا أبا
المسور خبأت
هذا لك، يا
أبا المسور
خبأت هذا لك).
وكان في خلقه
شدة.ورواه
ابن علية، عن
أيوب. قال
حاتم بن
وردان: حدثنا
أيوب، عن ابن
أبي مليكة، عن
المسور: قدمت
على النبي صلى
الله عليه
وسلم أقبية.
تابعه الليث،
عن ابن أبي
مليكة.
[-3127-] Abdullah İbn Ebi Müleyke'den nakledilmiştir: "Resulullah
Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e
altınla işlenmiş ipek kumaştan yapılmış elbiseler hediye edilmişti. O s.a.v. de
bunları ashabına paylaştırdı ve bir tanesini de Mahreme İbn
Nevfel'e ayırdı. Mahreme oğlu Misver
İbn Mahreme ile birlikte gelip kapıda durdu ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i kasdederek: "O'nu bana çağırın!" dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem onun sesini duydu ve ayırdığı elbiseyi alıp onu
karşıladı. Elbiseyi göstererek: "Ey Misver'in
babası bak bunu sana ayırdım, ey Misver'in babası bak
işte bunu sana sakladım" buyurdu. Bu Mahreme'nin
biraz sert bir tabiatı vardı."
AÇIKLAMA: İbnü'l-Müneyyir şöyle demiştir: "Bu rivayet insanlar arasında
yaygın olarak kabul edilen, hediye dağıtımın yapıldığı mecliste bulunanlara
verilir, şeklindeki görüşün kabul edilemeyeceğini gösterir." Bu konuyla
ilgili açıklamaların bir kısmı Kitabü'l-hibe
bölümünde kaydedildi ..
İbn Battal bu rivayet hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır:
"Müşriklerin hediye ettikleri malları almak Resulullah'a
(s.a.v.) helaldir. Çünkü bunlar fey (savaşsız ele
geçirilen düşman malı) hükmündedir. Bu bakımdan tıpkı feyde
olduğu gibi bu tür mallardan dilediklerini bağışlar dilediklerini bağışlamayıp
kendisine ayırabilir. Fakat Resulullah'tan (s.a.v.)
sonra gelen bir yöneticinin bu tür malları kendisine tahsis etmesi caiz
değildir. Çünkü bu hediyelerin ona verilmesinin tek sebebi Müslümanların lideri
olmasıdır."